Telefon
WhatsApp
Bu ihaneti durdurmak için her birey elinde geleni yapmakla mükelleftir

Kadına yönelik şiddetin “kadınların cinsiyetleri nedeniyle maruz kaldıkları fiziksel, cinsel, psikolojik acı veya ıstırap veren ya da verebilecek olan her türlü eylem, uygulama ya da bu tür eylemlerle tehdit edilme, zorlanma veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakılmaları olduğunu söyleyen Nesrin Çelikbilek; “ Şiddet bireye, şartlara, mekâna, zamana ve ilişkilere göre değişen bir kavramdır. Şiddet, insanlık tarihi boyunca varlığını sürdürmüş ve farklı şekillerde tezahür ederek ve artarak devam etmiştir.
Kadına yönelik şiddet tüm toplum ve coğrafyalarda ilk çağdan ortaçağa kadar ve hatta gelişmiş sanayi ülkelerinde bile var olmuştur
Kadınlar yaşam evrelerinin her aşamasında, yalnızca eşinin değil; babası, kardeşi, akrabası ve erkek çocukları tarafından dahi şiddet görebilmektedir. Uygulanan şiddet psikolojik, fizyolojik, ekonomik ve cinsel olmak üzere çeşitli yöntemlerle tezahür etmektedir.

Sosyolojik açıdan yapılan araştırmalarda şiddetin temelini, ekonomik yetersizlikler, eğitim düzeyinin düşüklüğü, ataerkil kültür yapısı, aile içi şiddet gibi risk faktörleri oluşturmaktadır ve incelemeye toplumun temel çekirdeği olan aileden başlamalıdır. Toplumdan bireye ve bireyden topluma ilişkiler; aile vasıtasıyla gerçekleşir. Aile içinde de diğer sosyal kurumlardaki gibi iradeyi kabul ettirme mücadeleleri bulunmaktadır. Bu iktidar mücadeleleri, pek çok farklı psikolojik, sosyolojik ve biyolojik nedenlerle olup, çoğunlukla kadına yönelik şiddetle sonuçlanmaktadır.
Sonuç olarak; kadına yönelik şiddet Türkiye’nin en önemli toplumsal sorunlarından biridir. Güç iktidar ve şiddet kavramları, erkekler için çocukluktan başlayıp yetişkinliğe kadar uzanan süreçte, biyolojik, psikolojik ve toplumsal faktörlerle harmanlanıp, kadına yönelik şiddetle kendini göstermektedir. Bu sebepten şiddet gören, şiddete maruz kalan yada şiddet gösterme eğilimi olan çocukların okul çağlarında eğitmenler tarafından tespit edilerek, rehabilitasyon ile destek sağlanması ileri vadede olumlu sonuçlar getirebilir. Okullarda bu sorunların tespiti ve çözümü için rehberlik servisleri ve öğretmenlerinin hassasiyet göstermeleri önem arz etmektedir.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede sadece yasal düzenlememelerin yetmediği açıktır. Sorunun kaynaklarını net olarak tespit edip,tüm toplumsal katmanlarda mücadele verilmelidir.
Bu noktada Medya dilinden, eğitim diline kadar, gelir paylaşımında adaletin sağlanmasından, kadının ekonomik yönden desteklenmesine değin pek çok alanda çalışma yapılması zorunludur.
Unutulmamalıdır ki; kadının şiddete uğradığı bir ortamda ne yazık ki şiddetin diğer mağdurları da çocuklar olmaktadır. Çocuklarımız bizim geleceğimizdir. Toplumumuzun temel birimi olan ailenin korunması ve güçlenmesi için de öncelikle ailede kadına yönelik şiddetin önlenmesi gerekmektedir. Kadınların ve çocukların güven ve huzur içinde yaşayabildiği bir topluma ulaşmak dileği ve ümidiyle katılımınız için teşekkür ederim”dedi. (Serap Keskin)

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!